Amacımız ve Bakış Açımız


Küreselleşme faktörlerinin, direkt veya dolaylı bir şekilde ama muhakak surette dünyanın her bir noktasındaki insan yaşamını şekillendirdiği ve yönlendirdiği yadsınamaz bir gerçekliktir. Uluslararası üretim ve finans şirketleri coğrafi sınır tanımaksızın tüm insanlığın yönetim mekanizmalarında belirleyici olmayı istemektedir. Bu amaçla milli üretim ve ulusal politikaların zorlandığı, nihayetinde etkisizleştirildiği veya rekabet gücünün anlamsız bırakıldığı; daha da vahimi emperyalist emellerle orduların eğitilip donatıldığı bir yüzyılın ilk çeyreğinde bulunmaktayız.

Dünyanın toplam nüfusunu 7,5 milyar ve gayrı safi milli hasılasını da 75 trilyon dolar düzeyinde kabul edersek; Ülke olarak nüfusumuzun da milli gelirimizin de dünyanın yaklaşık %1’i dolayında olduğu görülür. Yani ekonomik rekabet açısından insanlığın tam orta yerindeyiz. Kelime haznesinde duygu ve merhamet kavramları bulunmayan katı rekabet ve emperyalist sistem ortamında, bu nüfus artışı ve teknolojik gelişme hızıyla, kalkınmışlık sıkalasındaki yerimizi değiştirmemiz zorunluluk arzetmektedir.

Milli kültür ve kimliğimizin, ekonomimizin, hatta topraklarımızın korunabilmesi ve bu acımasız rekabet ortamında saf dışı kalınmaması için yenilikçi gelişmelerin içselleştirilmiş olarak anlık takip edilmesi ve her alanda güncel teknolojinin uygulanabiliyor olması gerekmektedir. Bunun mümkün olabilmesi de eğitimde tamamen sistem değişikliğini gerektirmektedir. Bize göre; mevcut eğitim kadro ve imkanımızla bunun topyekün başarılabilmesinin imkanı yoktur. Bu nedenle; eğitim ve öğretim sisteminin her aşamasında nitelikli bilgi kaynaklarının yanısıra, toplum bünyesini güçlü kılacak milli ve ahlaki değerler ile demokratik hak ve özgürlüklerin mutlak surette benimsetilerek öğretildiği; liyakatın ve fırsat eşitliğnin yaşamın her alanında hakim unsur kabul edildiği, temel yasa hükmünde bir eğitim projesi tasarlanmalı ve hayata geçirilmelidir. İlaveten üstün zekalı ve özel kabiliyetli gençlerin özel programlarla eğitimlerini tamamlamaları ve özel projelerde avantajlı şekilde istihdam edilmeleri; daha da önemlisi, tersine beyin göçü imkanları araştırılmalı ve sağlanmalıdır.

Ülkemizin milletler topluluğunun saygın bir üyesi olabilmesinin temel şartlarından biri de çok daha hızlı bir büyüme potansiyelini yakalayabilmesidir. Bunun için üretimde yenilikçi fikirlere dayalı teknolojik gelişimini tamamlamış, 4. sanayi devrimini hızla yakalamış; tabii çevre duyarlılığının yanı sıra tarım, hayvancılık, toprak ve sularını verimli kullanmayı başarmış; bir yandan birim maliyetlerini azaltırken, öte yandan verimliliği yükseltmiş; dolayısıyla yaşamın her alanında, gelişmiş olduğu kabul edilen ülkelerle arasındaki mesafeleri atlayarak, hızlı bir şekilde kapatmış olması şarttır.

Bu nedenledir ki “Bilim, Düşünce ve Strateji Derneği”nin yegane gayesi Türk toplumunun her bir ferdinin huzur ve mutluluk içinde, devleti ve milletiyle onurlu, müreffeh, tam bağımsız ve özgür bir yaşam tarzını ebedi olarak sürdürmektir.

Derneğin, bu kıymetli hedefe varmak amacıyla tahayyül ettiği bakış açısı: Milli bağlar ve asgari müşterekler üzerinde tam olarak toplumsal mutabakat sağlanmış; toplumun hiçbir kesimini dışlamayan, bilakis saygı ve samimiyetle kucaklayan; bölgeler, kurumlar, kesimler arası barış ve huzurun tam olarak sağlandığı; mutlak adaletin tesis edildiği; sosyal ve kamusal yaşamın her alanında etnik, dini, siyasi, ideolojik kayırmacılığın olmadığı, liyakatin esas alındığı; anayasal güçler arası denge denetimin tam olarak işlerlik kazandırıldığı; yargıç tarafsızlığı ve bağımsızlığının tam olarak işletildiği; yasama ve yürütmenin birbirini etkileyemediği, ancak erkler arası tahakküm yerine eşgüdüm ve uyumun sağlandığı; evrensel insan haklarının vazgeçilmezliğine inanmış bir siyasi sistem ve devlet düzeninin kurumsallaştırılması için hiçbir şekilde siyasi bir faaliyet ve tarafgirlik içinde olmaksızın bilgi, deneyim ve liyakat temelli görüş ve fikri projelerin tanzim edilerek, uygulayıcı kurum ve kuruluşların takdirine bırakılması, değerlendirilmektedir.